34,0220$% 0
37,5571€% 0.06
2.753,97%0,05
4.556,00%-0,13
18.167,00%-0,19
9.573,85%-0,52
Genel Kurul’un açılış konuşmalarını yapan TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan, ithalatta dışa bağımlılığa vurgu yaparken mevcut faiz politikasını eleştirdi. Ukrayna savaşına da değinen Özilhan, “Kriz geride kaldıktan sonra ortaya çıkacak küresel ekonomi politikte Türkiye’ye önemli fırsatlar açıyor” dedi.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski ise ‘yoksullaştıran büyüme’ kavramını hatırlatarak, “Yerine konulamayacak kaynakları tükettikçe yoksulluğun derinleşmesinin koşullarını hazırlarsınız.” dedi. Kaslowski ayrıca “Türkiye’nin gelişmişlik düzeyinde bir ekonomide, ucuz emeğe ve düşük standartlara dayalı ihracat yoluyla kalkınma modeli uygulanamaz” diye konuştu.
BU KEZ SORUN STAGFLASYON
Bu kez karşı karşıya kaldığımız sorun stagflasyon. Çünkü hem üretimin yavaşlaması hem de fiyatların artması kaçınılmaz.
Rusya ve Ukrayna dünya buğday ihracatının üçte birini gerçekleştiriyor. Bu ülkeler aynı zamanda en önemli gübre üreticileri. Nikel, paladyum ve titanyum gibi bazı metal ve minerallerin arzı açısından da kritik önemdeler.
Enerji, gıda ve başka temel mallarda fiyat artışı ve tedarik sorunları en çok Avrupa’yı ve bizi olumsuz etkileyecek.
Ukrayna krizinin yarattığı bu sorunlara Çin’de Covid-19 ölümlerinin yeniden başlaması ile tekrar gündeme gelen kısıtlamalar ekleniyor. Bu gelişmeler maalesef küresel üretim zincirlerinde yeniden aksamalara yol açacak.
ÖNGÖRÜLEMEZLİK YENİ NORMALİMİZ OLDU’
Özilhan’ın konuşmasının satırbaşları şöyle Tam en kötüsünü geride bıraktık artık toparlanma dönemi dediğimizde yepyeni bir krizle karşı karşıya kalıyoruz. Adeta krizlerin sürekli hale gelmesi, belirsizlik ve öngörülemezlik yeni normalimiz oldu.
Yakın geleceğe baktığımızda dünya ekonomisinin tam da pandeminin yol açtığı resesyondan çıkmaya hazırlandığı bir aşamada patlak veren Ukrayna krizinin etkisi ile sert bir darbe alması kaçınılmaz.
GİDİŞATIN TOPARLANMASINI ZORLAŞTIRACAK…
Yüksek enflasyon yol açtığı zararları zaten ekonomik ve toplumsal hayatta bir süredir yaşıyoruz. Enerji, buğday ve gübre fiyatlarındaki artışlar enflasyonist gidişatın toparlanmasını da zorlaştıracak.
İhracatta son dönemde sevindirici artışlar elde etmiştik. Ama Avrupa’daki yavaşlama durumunda ihracat artışını devam ettirmemiz mümkün olmayacak. Rusya ve Ukrayna’dan gelecek turistlerdeki azalma, turizm gelirlerinde beklediğimiz rakamlara ulaşmamızı engelleyecek.
Artan petrol ve doğalgaz fiyatları ithalat faturamızı kabartacak. Bütün bu kanallar cari açık üzerinde ilave yük oluşturacak ve Türk lirasının değeri üzerinde baskı yaratacak. Türk lirasının değer kaybı da enflasyonist baskıyı güçlendirecek. Enflasyonist baskının ortadan kaldırılması, her şeyden önce para ve maliye politikasının fiyat istikrarı doğrultusunda uygulanması gerekiyor. Ancak bu tek başına yeterli değil.
DIŞA BAĞIMLILIK’ VURGUSU
Enflasyonun temel sebeplerinden biri üretimin hammadde, ara malı, yatırım malına ithalat bağımlılığının yüksek olması. Bu nedenle TL değer kaybedince üretim maliyetleri hızla yükseliyor. Enerjide ve temel girdilerde ithalata bağımlılık yıllardan beri çözemediğimiz sorunlar.
Dışa bağımlı olduğumuz sürece dışarıdan enflasyon ithal ediyoruz. Enerji ve temel girdilerin fiyatları dünyada arttıkça, bu artış içeriye enflasyonda yükselme olarak başlıyor. İthalata bağımlılığı azaltmak için doğru bir sanayi stratejisi izlemeliyiz.
FAİZ ÇIKIŞI
Üretim için yatırım, yatırım için de düşük faiz oranları gerekiyor. Ancak yatırımları canlandırmak amacıyla faiz oranlarının çok düşük tutulması, yüksek enflasyon ortamında tasarrufları cezalandırıyor. Negatif reel faizler çok yüksek olunca tasarrufları yatırıma dönüştürme mekanizması çalışmıyor.
Para tasarrufa yönelmek yerine, dövize, altına, emlak yatırımına, ithal elektronik eşyaya ve ithal otomobile yöneliyor. Bu nedenle üretim yapısını değiştirmeden, ithal girdilere olan bağımlılığı ortadan kaldırmadan, yatırıma dönüşecek tasarrufları artırmadan, tarım ve sanayi üretimini hızlandırmadan fiyat istikrarını sağlamak mümkün değil. Bunun birinci koşulu da uzun vadeli politika geliştirmek.
ÜÇ ÖNERİDE BULUNDU
Geleceği inşa çalışmamızda kurumlar başlığı altında yapmış olduğumuz şu üç öneriyi tekrarlamak isterim:
1. Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığının sağlanması çerçevesinde devletin tüm işlemlerinde hukukla bağlı olması ve etkin hak arama özgürlüğünün güvence altında olması.
2. Çoğulcu ve katılımcı demokrasinin güçlendirilmesi; bütün vatandaşlar için tüm hak ve özgürlük alanlarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi standartlarında geliştirilmesi, siyasette ötekileştirme, ayrımcılık ve nefret söylemleri ile mücadele edilmesi.
3. Kuvvetler ayrılığını güçlendirmek için denge ve denetleme mekanizmalarıyla yargısal denetimin güçlendirilmesi, şeffaf, hesap verebilir, daha az merkeziyetçi ve etkin bir kamu yönetimi anlayışının yerleşik hale getirilmesi.
Bu adımları atabilmek, yeni küresel mimaride önümüze açılan fırsatlardan yararlanma koşullarını sağlayacaktır. Çünkü biliyoruz ki büyük dönüşümleri gerçekleştirmek için gereken toplumsal seferberliği demokrasinin ve temel hak ve özgürlüklerin gelişkin olduğu toplumlar harekete geçirebilir.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.